Türkiye’nin Enerji Dönüşümü - İklim Hedeflerine Adil Enerji Geçişinin Entegrasyonu
Güncelleme Tarihi November, 21 2024
Paris Anlaşması, devletlerin küresel ortalama sıcaklık artışını sanayi dönemi öncesindeki seviyelere göre 1.5°C derecede sınırlamak için ortak bir çaba göstermesini sağladı. İnsan faaliyetleri sonucu ciddi oranda artan küresel emisyonların hızla azaltılması ve ekonomilerin net sıfır hedefine ulaşması için enerji sektöründeki dönüşüm kritik bir rol oynuyor. Bu dönüşümün en önemli unsuru başta kömür olmak üzere fosil yakıtlardan adil bir çıkışın sağlanması.2023 itibarıyla enerji kaynaklı küresel CO2 emisyonları 37,4 milyar tonla yeni bir rekor seviyeye ulaştı[i]. Enerji kaynaklı emisyonların yaklaşık %45’i ise kömürden geliyor[ii]. Türkiye’de de enerji sektörünün CO2 eşdeğerinde sera gazı emisyonlarındaki payı oldukça büyük. 2021 yılında CO2 eşdeğerinde toplam emisyonların %71,3’ü enerji kaynaklıydı[iii].
Enerji sisteminde net sıfır hedefine hizmet edecek adil bir dönüşümün gerçekleşebilmesi için ilk olarak güçlü bir iradeye ihtiyaç var. Bu bağlamda, Türkiye’nin orta ve uzun vadedeki iklim ve enerji hedeflerine baktığımızda tutarsız bir tabloyla karşılaşıyoruz.
Ekim ayında açıklanan, “Yenilenebilir Enerjide 2035 Yol Haritası”nda yer alan[iv], güneş ve rüzgar enerjisindeki toplam kurulu gücün önümüzdeki 10 yıl içerisinde 4 katına çıkarılmasını öngören hedefler[v], net sıfıra giden yolda önemli bir adım. Uzun vadeli hedefler kapsamında Ulusal Enerji Planı’nı ve Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’nin 29. Taraflar Konferansı’nda (COP 29) açıklanan Uzun Vadeli İklim Değişikliği Stratejisi’ni incelediğimizde ise 2053 yılına kadar elektrik üretimi içerisinde yenilenebilir enerji payının %70’e çıkarılmasının hedeflendiğini görüyoruz. Öte yandan, mevcut hiçbir politika belgesinde sorunun ana kaynağı olan fosil yakıtlardan, özellikle de kömürden, çıkışa dair herhangi bir öngörü yer almıyor. Enerji sisteminde gerçek bir dönüşümün hedeflenmediğini gösteren bu durum bize, net sıfır hedefinin mevcut politikalarla uygulanabilir olmaktan çok uzak olduğunu gösteriyor.
Kömürsüz Bir Gelecek Mümkün
EMBER verilerine göre, Türkiye, 2023 yılında, kömürden 118 TWh elektrik üreterek tarihi bir zirveye ulaştı. Toplam elektrik üretiminin %36’sına karşılık gelmekte[vi]. Türkiye böylelikle, Avrupa’da Almanya’dan sonra kömürden en fazla elektrik üreten ikinci ülke konumuna geldi. Ancak bu noktada Almanya’nın Türkiye’ye kıyasla %35 daha fazla üretim gerçekleştirdiği ve bunun içerisinde kömürün payının yıllar içerisinde azalarak %26,8’e (2000 yılında %52 idi)[vii] gerilediği unutulmamalı.
Kömürden elektrik üretiminin enerji güvenliği açısından kritik bir role sahip olduğu iddia edilse de öngörüler aksinin mümkün olduğunu gösteriyor. 2021 yılında yayınladığımız “Karbon Nötr Türkiye Yolunda İlk Adım: Kömürden Çıkış 2030” başlıklı raporumuza göre, Türkiye, yenilenebilir enerji kapasitesinde halihazırda hedeflenen ölçüde bir gelişme kaydeder ve bunu batarya teknolojileri gibi enerjinin sürekliliğini sağlamaya imkan veren çözümlerle desteklerse, kömürsüz bir gelecek, enerji güvenliğini riske atmadan sağlanabilir. Bu sayede, enerjide dışa bağımlılıktan kurtulma yolunda da önemli bir adım atılabilir.
Bu düşünceyle, COP 29 öncesinde, iklim alanında çalışan STK’lar olarak Türkiye’yi yeni kömürlü termik santral yapmama ve kömürden kademeli olarak çıkmaya davet ettik.
Dünyadan örnekler de kömürden çıkış trendini destekler durumda. Birleşik Krallık, 30 Eylül 2024’te son kömürlü termik santralini, Ratcliffe-on-Soar’u kapatarak tarihi bir adım attı[viii]. Bu geçiş, 2020’de yapılan görüşmelerle santralde çalışan işçilere iş güvencesi sağlanarak başarılı bir şekilde gerçekleşti. İngiltere’deki bu dönüşüm süreci, sadece bir santralin kapanışıyla sınırlı kalmayıp sanayileşmenin başlangıcından bu yana kömürle elektriğini üreten bir ülkenin, sistemsel dönüşümünü temsil ediyor. İngiltere, ayrıca, COP 29’da açıkladığı yeni iklim hedefiyle sera gazı emisyonlarını 2035 yılında 1990 seviyesine kıyasla %82 oranında azaltacağını duyurdu[ix]. 2026 yılına kadar tüm linyit santrallerini kapatmayı planlayan Yunanistan ise kömürün enerji üretimindeki payını 2000-2023 yılları arasında %87 oranında düşürerek 2023 itibarıyla %6.2 seviyesine geriletti[x].
İklim Hedeflerinde Adil ve Doğayla Uyumlu Bir Enerji Geçişi
Enerji dönüşümü için iddialı hedeflerin yanı sıra adil bir geçişi sağlayacak planlamalara ve politikalara da ihtiyaç var. Ekosistem bütünlüğünü gözeten, kapsayıcı, eşitlikçi ve hak temelli bir enerji geçişini garanti altına alabilmemiz için adil enerji geçişi yaklaşımının iklim hedeflerinin parçası olması gerekiyor.
WWF, bu bağlamda, ortak bir yaklaşım geliştirmek amacıyla küresel ölçekte çok paydaşlı bir girişim çatısı altında hareket ediyor. Adil Enerji Dönüşümü İttifakı (Alliance for a Just Energy Transformation-AJET) adı verilen bu girişim, adil geçiş politikalarının dünya genelinde başarılı bir şekilde uygulanmasına yönelik ortak bir anlayışı teşvik etmeyi ve dönüştürücü eylemleri hızlandırmayı amaçlıyor. Bu kapsamda yayınlanan “Adil Enerji Geçişinin Ulusal Katkı Beyanları’na Entegrasyonu” başlıklı çalışmada, hükümetlerin 2025 yılında açıklamaları beklenen yeni NDC’lere adil enerji geçişlerini nasıl entegre etmeleri gerektiğine dair somut öneriler sunuluyor. Raporda, BM Kalkınma Programı’nın (UNDP) adil enerji geçişi çerçevesi ile AJET’in belirlediği sekiz ilke üzerinden iklim hedeflerine entegre edilmesi gereken adil enerji geçişi planlarının ana unsurları vurgulanıyor.
Bu çerçevede, adil enerji geçişi, yalnızca teknik bir dönüşümden ibaret olmayıp, toplumsal ve çevresel adaleti de içeren bir dönüşüm olarak tanımlanmakta. Bu doğrultuda yerel, bölgesel ve ülke özelindeki adil enerji geçişlerinin, toplumun en kırılgan kesimlerinin haklarını gözeterek sosyal koruma ve toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlama, eğitim ve istihdam fırsatlarını iyileştirme ve genişletme gibi hedefleri de içermesi gerektiğine dikkat çekiliyor. Uluslararası Çalışma Örgütü’nün adil geçiş ilkeleri ile uyumlu olan bu çerçeve, yerel topluluklar ve göçmenler dahil olmak üzere herkesin haklarını güvence altına alacak sosyal önlemleri merkeze alan bir yaklaşımı yansıtıyor.
“Adil Enerji Geçişinin Ulusal Katkı Beyanları’na Entegrasyonu” çalışmasına paralel olarak bu bağlamda asgari unsurları ortaya koyan NDC Checklit for Just Energy Transition (Adil Enerji Geçişi için NDC’lerde Olmazsa Olmazlar) başlıklı bir kriter listesi de yayınlandı. WWF’in “NDCs We Want” çerçevesi içerisinde yer alan bu çalışma ise adil geçişin başarılı olabilmesi için fosil yakıtlardan yenilenebilir enerjiye hızlı ve adil bir geçiş sağlanması gerektiğini vurguluyor. Bunun için fosil yakıt sübvansiyonlarının sona erdirilmesine, iş gücünün yeşil işlere uyumunun sağlamasına yönelik politikalar geliştirilmesine ve yenilenebilir enerjide sürekliliği sağlayacak çözümler için yatırım ihtiyacına vurgu yapılıyor. Çalışma ayrıca, enerji dönüşümünün doğa üzerindeki olumsuz etkilerini önlemeye yönelik stratejiler geliştirilmesi, bunun yanında yerel ekonomileri çeşitlendirmeye yönelik önlemler alınması çağrısında bulunuyor. Diğer taraftan NDC’ler, adil bir geçişi sağlayacak finansal akışları destekleyecek ve sosyal eşitsizlikleri azaltacak şekilde tasarlanmalı. Bu unsurlar, sadece iklim hedeflerine ulaşmayı değil, aynı zamanda sürdürülebilir kalkınma hedefleriyle uyumlu bir adil enerji geçişini de mümkün kılacak.
[i] Uluslararası Enerji Ajansı, CO2 Emissions in 2023 – A new record high, but is there light at the end of the tunnel?, 2024
[ii] Uluslararası Enerji Ajansı, Greenhouse Gas Emisions from Energy Data Explorer
[iii] Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), Sera Gazı Emisyon İstatistikleri (1990-2021)
[iv] Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın lansman sunumu
[v] Bugün 30 bin MW civarında olan rüzgar ve güneş enerjisi toplam kurulu gücünün 2035’te 120 bin MW seviyesine çıkarılması öngörülüyor.
[viii] https://www.theguardian.com/business/2024/sep/30/end-of-an-era-as-britains-last-coal-fired-power-plant-shuts-down