Salda'da Neler Oluyor?

Güncelleme Tarihi June, 01 2022

Salda Gölü’nde neler oluyor?

Önemli sulak alanlarımızdan biri olan Salda Gölü, gerek sahip olduğu sıradışı doğal yapısı ve gerekse karşı karşıya bulunduğu sorunlar ve geliştirilmekte olan çözüm yolları ile yalnız yerel kamuoyunun değil tüm ülkenin dikkatini çekiyor.

1989 yılında birinci derece SİT alanı ilan edilen Göl ve çevresinin 12 hektarlık bir bölümü 2011 yılında tabiat parkı 2019 ise daha geniş bir alan (44 km2) Özel Çevre Koruma Bölgesi ilan edilmişti.

Başta gölün alameti farikası olan hidromanyezit oluşumlarının görüldüğü Beyaz Adalar bölgesi olmak üzere, göl genelinde çeşitli konularda zaman zaman yükselen tartışmalar ile alanda planlama ve yönetim adına yetkililer ve uzmanlarca yapılan çalışmalar tarafımızca da izleniyor.

Son günlerde gündeme gelen tartışmalar göl genelinde “su seviyesinin düşmesi” ve “kirlilik”, etrafında düğümleniyor. Akla ve bilime dayalı nesnel bir duruşla, yaptığımız incelemelere dayanarak kısaca değerlendirmek gerekirse;

I) Su seviyesinde düşüş: Genel olarak havzaya ve göl alanına düşen yağışlar, sürekli ve mevsimsel akarsular, göl çevresindeki küçük pınarlar ve yeraltı suyu akımları ile beslenen Salda Gölü’nün su seviyesindeki düşüş, akarsular üzerindeki barajlarla ilişkilendirilse de, Gölü besleyen en önemli akarsu olan Salda Deresi üzerine yapılmakta olan baraj 2020 yılında durdurulduğu için su tutulmuyor. DSİ verilerine göre, 1970-2021 yılları arasında göldeki su seviyesi 8,66 m düşmüştü. Bu düşüş geçtiğimiz yıl yaşanan kuraklıkla birlikte daha da arttı. 2011-2020 yılları arasında Göle düşen ortalama yağış miktarı 1970-2010 ortalamasının (% 6,65) üzerindeydi. Beyaz Adalar dışında da “beyaz çamur”un açığa çıkmasına sebep olan su seviyesindeki bu düşüşün asıl nedeninin, kuraklıktan ziyade gölü besleyen yüzey ve yeraltı sularının aşırı kullanımı ve su ekonomisinin etkin yönetilemesinden kaynaklandığını gösteriyor.. Hazırlanan yönetim planında suyun tasarruflu kullanımına yönelik hedefler konmuş ve faaliyetler belirlenmiş durumda. Bununla birlikte sorunun çözümü için lokal önlemlerden daha ziyade kapsamlı bir su yönetimine/seferberliğine ihtiyaç var.

II) Suda görülen renklenme: Son zamanlarda suda görülen ve “kirlilik” izlenimi uyandıran görüntü ise, uzmanlara göre, olağan dışı bir kirlilik kaynağından ileri gelen bir durum değil; hemen her yıl tekrarlanan biyolojik bir sürecin sonucu olarak (çevredeki ormanlardan çıkan polenlerin rüzgarla göle taşınmasından) ortaya çıkan bir olay. Hazırlanan yönetim planına uygun olarak arıtma tesislerinin hızla faaliyete geçirilmesi ve belirlenen taşıma kapasitesine göre alana insan girişinin etkin bir şekilde kontrol altına alınması, göldeki su kalitesinin zamanla daha iyi bir seviyeye gelmesini sağlayacaktır. 

Danışmanımız Osman Erdem'e katkılarından dolayı teşekkür ediyoruz

FAYDALI BİLGİLER