IPCC 5. Değerlendirme Raporu Açıklandı

Güncelleme Tarihi September, 27 2013

İklim Ağı dünya ile aynı anda raporu değerlendirdi: “Küresel İklim Değişikliğinin Nedeni Biziz. Harekete Geçmemiz Gerekiyor!”
 Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’nin (IPCC) 5. Değerlendirme Raporu
-İklim Değişikliğinin Fiziksel Bilim Temeli Raporu- Açıklandı


İklim Ağı dünya ile aynı anda raporu değerlendirdi: “Küresel İklim Değişikliğinin Nedeni Biziz. Harekete Geçmemiz Gerekiyor!”

800’den fazla bilim insanının katkıda bulunduğu, Türkiye de dâhil olmak üzere IPCC’ye üye bütün ülkelerin üzerinde anlaştığı rapor net bir gerçekliğin altını çiziyor: Küresel iklimdeki ısınma olağandışı! Atmosfer ve okyanuslar ısındı, kar ve buz miktarları azaldı, ortalama deniz düzeyi yükseldi ve sera gazlarının atmosferdeki birikimleri arttı. Hem gezegenimiz hem de bizler büyük risk altındayız!

Küresel iklim değişikliğinin bilimsel temellerinin ve iklim değişikliğine neden olan etkenlerin değerlendirildiği rapor, gözlenen iklim değişikliğinin insan nedenli olduğunu önceki raporlardan daha net bir kesinlikle ortaya koyuyor. Rapora göre, “1951 – 2010 döneminde küresel sıcaklıklardaki artış, kesin olarak (%95 - % 100 ihtimalle) insan etkinliklerinden kaynaklandı.”

1901-2011 yılları arasında küresel sıcaklıklarda yaklaşık 0.9°C artış görüldüğünü ortaya koyan raporda, ortalama yüzey sıcaklıklarının sanayi devrimi öncesine göre 2°C yüksek olduğu son buzul arası dönemde, deniz seviyelerinin bugünkünden en az 5 ve en fazla 10 metre daha yüksek olduğu belirtiliyor. İklim değişikliği ile mücadele için kapsamlı önlemlerin alınmaması durumunda kasırgaların, kuraklıkların artacağı, deniz seviyelerinin yükseleceğinin belirtildiği rapordaki öngörüler gerçekleşirse, üç tarafı denizlerle çevrili olan ülkemiz de büyük risk altında kalacağının altı çiziliyor.

Hükümetler ve karar vericilerin bu tehdidi göz ardı etmeleri için geçerli hiçbir mazeretleri yok. Eğer derhal harekete geçersek gidişatı yavaşlatmamız, iklim değişikliğinin yıkıcı etkilerinden kendimizi korumamız mümkün.

Küresel iklim değişikliğine neden olan sera gazı seviyelerindeki artışın ana sorumlusu enerji sektörü. Ana çözümler de yine enerji sektöründe yatıyor. Bilim insanlarının yaptığı uyarılar dikkate alınmalı. Fosil yakıtlara dayalı enerji projeleri ve yatırımları yerine enerjinin verimli kullanımını sağlamak ve yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı, sürdürülebilir enerji altyapısını oluşturmak için harekete geçilmesi gerekiyor.

Türkiye, IPCC sürecinde yer alarak, küresel iklim değişikliği ve getirdiği riskler ile iklim değişikliğiyle mücadelenin önemi ve ivediliğini kabul etmiş oluyor. Türkiye’nin iklim değişikliğiyle mücadele konusunda benimsediği “bekle ve gör” politikasını terk edip, iklim biliminin gösterdiği doğrultuda harekete geçmesi için IPCC raporu bir uyarı niteliği taşıyor. İklim Ağı katılımcıları olarak bizler, bugün gelinen noktada Türkiye’nin mutlak sera gazı azaltım hedefi belirlemesinin yaşamsal bir zorunluluk olduğunun bir kez daha altını çiziyoruz. Küresel çözümün parçası olmak için ülkemizin kömüre dayalı enerji vizyonunu bir kenara bırakması, enerji verimliliği, yenilebilir enerji ve iklim değişikliğine uyum politikalarını etkin bir biçimde hayata geçirmesi gerekiyor.

EDİTÖRE NOTLAR:
I. IPCC NEDİR?
Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) 1988 yılında Birleşmiş Milletler’e bağlı olarak faaliyet gösteren iki uzman kuruluş, Dünya Meteoroloji Örgütü (WMO) ve Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP) tarafından, iklim değişikliği konusunda mevcut bilimsel, teknik ve sosyoekonomik bilgi ve çalışmaların değerlendirilmesi, bilimsel çıktılar ışığında iklim değişikliğiyle mücadele ve iklim değişikliğine uyum konularında karar vericilere yol göstermek üzere kuruldu.
IPCC, Birleşmiş Milletler ve Dünya Meteoroloji Örgütü’ne üye ülkelerden oluşan, Türkiye’nin de içinde olduğu “IPCC üyesi ülkeler” tarafından belirlenmiş bağımsız süreçlere göre çalışmalarını sürdürüyor.
Her 5 ila 7 yılda bir, dünyanın iklim sisteminin bugün geldiği durum ile ilgili derlenen Değerlendirme Raporları basın ve karar vericilerle paylaşılıyor. Bu raporlardan ilki 1990 (FAR), ikincisi 1996 (SAR), üçüncüsü 2001 (TAR) ve dördüncüsü de 2007 (AR4) yılında yayınlandı. Bugün ilk bölümü yayınlanan IPCC’nin 5. Değerlendirme Raporu, Eylül 2013 ve Eylül 2014 tarihleri arasında parçalar halinde açıklanacak. Küresel iklim değişikliğinin bilimsel temelleri ve geleceğe dair ilgili öngörüleri içeren ilk bölümünün (WG1) ardından; iklim değişikliğinin çevresel, sosyal ve ekonomik etkileri ile iklim değişikliğine uyum için seçeneklerin değerlendirildiği ikinci çalışma grubu raporu (WG2) açıklanacak. Üçüncü çalışma grubunun raporu (WG3), iklim değişikliğiyle mücadele için uygulanabilecek stratejiler, politikalar ve araçlara odaklanacak. Bu raporun ardından, üç çalışma grubunun değerlendirmelerini bir araya getiren Sentez Rapor yayınlanacak.
IPCC’nin teknik ve idari kadrosu dışında kalan tüm IPCC yetkilileri ve raporlara katkıda bulunan yazarlar IPCC’ye gönüllü olarak hizmet veriyor. Söz konusu kişiler hükümetler tarafından aday gösteriliyor, son derece zorlu ve şeffaf süreçler sonucunda bilimsel ve akademik niteliklerine göre IPCC sekretaryası tarafından seçiliyorlar. IPCC raporları, IPCC tarafından yetkilendirilmiş bilim insanlarınca hazırladıktan sonra, bağımsız ve ilgili paydaşlar tarafından atanmış uzmanların revizyonundan geçiyor. Bu revizyonun ardından, IPCC bünyesindeki editörler tarafından tekrar gözden geçiriliyor ve Türkiye’nin de üyesi olduğu IPCC üyesi ülkelerin heyetleri tarafından tekrar okunarak, oylanıyor. Dolayısıyla, IPCC tarafından yayınlanan raporlarda yer verilen bilgiler, hükümetler tarafından da kabul etmiş ve onaylamış oluyor.

II. 5. DEĞERLENDİRME RAPORUNUNUN VERİLERİNİ NASIL ANALİZ EDERİZ?
IPCC tarafından hazırlanan 5. Değerlendirme Raporu’nun, 4. Değerlendirme Raporu’na göre gerek hesaplama, gerekse tahminler konusunda farklılaştığı çeşitli noktalar bulunuyor. Bu noktalara geçmeden önce, rapordaki önemli ölçüm kriterlerini paylaşıyoruz:
  • 5. Değerlendirme Raporu, yapılan tahminlerin sonuçlarını açıklarken iki ölçüm kullanıyor: “güvenilirlik” ve “olasılık”. Güvenilirlik, bir açıklama, veri dizisi veya projeksiyonun niteliksel değerlendirilmesindeki bilimsel anlayışın derecesini belirtiyor. Güvenilirlik, bilimsel kanıtlar hakkındaki kalite, tür ve hemfikirlik düzeyini temel alıyor. İklimin nasıl değişeceğine ilişkin düşük bir güvenilirlik düzeyinin varlığı, bu öngörülerin gerçekleşmeyeceği anlamına gelmiyor. Böyle bir durum, değişimin nasıl olacağı konusunda yeterli kanıt olmadığı anlamına geliyor.
  • Raporda, “güvenilirliğin” yanı sıra “ olasılığa” da yer veriliyor. Olasılık, bazı bilimsel açıklama veya öngörüler hakkındaki bilimsel belirliliğin ölçüsünü ifade ediyor. Örneğin, “büyük ihtimalle” en az % 90 ihtimalle anlamına geliyor.
  • IPCC’nin 5. Değerlendirme Raporu’nda daha önceki raporlarda kullanılan sera gazı salım senaryoları değiştirilmiş durumda. Bu raporda kullanılan iklim değişikliği senaryoları, bir önceki senaryolara göre daha geniş gelecek değişim ihtimallerini içeriyor.
III. 5. DEĞERLENDİRME RAPORUNDA ÖNE ÇIKAN NOKTALAR
4. Değerlendirme Raporu, iklim değişikliğinin “büyük ihtimalle (% 90 ihtimalle)” insan faaliyetleri kaynaklı olduğunu belirtmişti. 5. Değerlendirme Raporu ise, bir önceki değerlendirmelerdeki kesinlik düzeyini artırdı. 5. Değerlendirme Raporu’na göre, “1951 - 2010 dönemindeki küresel ortalama yüzey sıcaklıklarındaki artış, kesin olarak (%95 - %100 ihtimalle) insan etkinliklerinden kaynaklandı.” Raporun kesinlik düzeyini arttırması, yaşadığımız iklim değişikliğinin insan kaynaklı olduğunu tartışmasız bir şekilde ortaya koydu.

Bunun dışında 5. Değerlendirme Raporu’nda öne çıkan noktalar şu şekilde:
  • Küresel ortalama yüzey (kara ve okyanus) sıcaklığı verileri, 1901-2012 döneminde yaklaşık 0.9°C’lik bir artış göstermiştir. Bu dönem boyunca yerkürenin hemen hemen tüm yüzeyi ısınmıştır.
  • Geçen 30 yıl, küresel ölçekte 1850’den beri kaydedilen en sıcak ardışık 30 yıl, 21’nci yüzyılın ilk 10 yılıysa en sıcak 10 yıldır.
  • Karbondioksit (CO2), metan (CH4) ve diazotmonoksit (N2O) gazlarının atmosferik birikimleri (konsantrasyonları) bugün itibariyle en azından son 800,000 yıllık dönemde hiç olmadığı kadar yüksek bir düzeye yükselmiştir.
  • CO2 birikimleri, temel olarak fosil yakıt yanması ve ikincil olarak net arazi kullanımı değişikliğinden kaynaklanan salımlar nedeniyle, sanayi öncesi döneme göre % 40 oranında artmıştır.
  • Paleoklimatolojik dolaylı verilerin analizleri, Kuzey Yarımküre’de 1983-2012 döneminin büyük olasılıkla son 800 yılın en sıcak 30 yıllık dönemi olduğunu (yüksek güvenirlik) ve olasılıkla son 1400 yılın en sıcak 30 yıllık dönemi olduğunu (orta güvenirlik) göstermektedir.
  • Grönland ve Antarktik buz kalkanları geçen 20 yıllık dönemde kütle kaybetmekte, buzullar (dağ vadi ve takke buzulları, vb.) neredeyse küresel ölçekte küçülmeyi sürdürmekte ve Kuzey Kutup deniz buzu ve kuzey yarımküre ilkbahar kar örtüsü alansal olarak küçülmelerini sürdürmektedir (yüksek güvenirlik).
  • Okyanuslar atmosfere salınan insan kaynaklı karbonun yaklaşık %30’unu emmiş ve bu da okyanusların asitlenmesine yol açmıştır.
  • Küresel okyanuslardaki ısınma iklim sisteminde biriken enerjideki artışı denetlemektedir. Bu kapsamda, 1971-2010 döneminde okyanuslarda biriken enerjinin % 90’dan fazlası küresel okyanus ısınmayla bağlantılıdır. Üst okyanus (0-700 m) 1971-2010 döneminde kesin olarak ısınmıştır ve 1870’ler ve 1971 arasındaysa olasılıkla ısınmıştır.
  • 19. yüzyıl ortasından beri gözlenmiş olan deniz düzeyi yükselmesi oranı (hızı), önceki iki bin yıllık dönemdeki ortalama yükselme oranından daha büyüktür (yüksek güvenirlik). Küresel ortalama deniz düzeyi 1901-2010 döneminde 19 cm yükselmiştir. Olasılıkla küresel ortalama deniz düzeyi yükselmesini sürdürecektir.
  • Birçok aşırı hava ve iklim olayında 1950’den beri değişiklikler olduğu gözlenmiştir. Büyük olasılıkla, küresel ölçekte soğuk gün ve gecelerin sayıları azalmış, sıcak gün ve gecelerin sayısı artmıştır. Büyük olasılıkla, dünyanın bazı bölgelerindeki sıcak hava dalgalarının sıklığında artış gözlenmiştir. Olasılıkla kuvvetli yağış olaylarının sayısının arttığı kara alanları bu olayların azaldığı karalardan daha geniştir.
  • Küresel yüzey sıcaklığı değişikliği, 21. yüzyılın sonuna kadar, biri dışında tüm yeni IPCC senaryolarına dayanarak olasılıkla sanayi öncesi döneme göre 1.5°C’yi ve iki yeni senaryoya göreyse 2°C’yi aşacaktır.
  • Küresel ısınma, bir senaryo dışında tüm yeni IPCC senaryolarına dayanarak 2100 yılı sonrasında da sürecektir. Isınma, yıllar arası değişkenlikten on yıllık değişkenliklere kadar çeşitli değişkenlikler sergilemeyi sürdürecek ve bölgesel olarak türdeş olmayacaktır.
  • 1986-2005 dönemine göre 2016-2035 dönemindeki küresel ortalama yüzey sıcaklığı değişikliği, olasılıkla 0.3°C ile 0.7°C aralığında olacaktır. Doğal içsel değişkenliğe göreyse, mevsimlik ortalama ve yıllık ortalama sıcaklıklardaki kısa süreli artışların tropikal ve subtropikal kuşaklarda orta enlemlerden daha büyük olması beklenmektedir (yüksek güvenirlik).

IPCC İstatistik Terimler Sözlüğü:

Neredeyse kesin: En az yüzde 99 ihtimalle doğru
Çok büyük olasılıkla: En az yüzde 95 ihtimalle doğru
Büyük olasılıkla: En az yüzde 90 ihtimalle doğru
Olasılıkla: En az yüzde 66 ihtimalle doğru
Yanlıştansa doğrudur: En az yüzde 50 ihtimalle doğru anlamına gelir.
iklim değişikliği, IPCC, iklim, küresel ısınma
National Geographic
© National Geographic